Avrupa Milletleri Federal Birliği
Dil seçiniz
  • EN
  • DE
  • DK
  • FR
  • HU
  • RU
  • TR

Lorant Vincze Avrupa Konseyi Konferansında: Çerçeve Anlaşması ve Dil Şartnamesiyle Bağlantılı Beklentiler Henüz Yerine Getirilmedi

Avrupa Parlamento üyesi Lorant Vincze, 19.Ekim 2021 tarihinde, Strasburg'ta gerçekleşen Avrupa Konseyi Macaristan Dönem Başkanlığının Kapanış Konferansında ''Azınlık haklarında yeni bir enstrüman nesline ihtiyaç duymaktayız. Bu konu mümkün olan en kısa zamanda Avrupa Konseyi'nin gündemine gelmeli, devlet çıkarları yerine her münferit kişi ve toplumun hakları ile alakadar olunmalı ve Avrupa'daki başarılı özerk düzenlemeler de dahil olmak üzere, bu alandaki iyi uygulamalar teşvik etmelidir'' şeklinde konuştı

''Ulusal Azınlıkların Çeşitlilik Arzeden Topluluklardaki Kimliği: Avrupai Perspektifler'' başlıklı konferansta yaptığı konuşmasında Vincze, İnsan Hakları Şartnamesinin Hazırlanması ve Uygulanmasının yanı sıra, ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Anlaşması ile Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartnamesinin vücude getirilmesinin, adıgeçen enstrümanların Avrupa'da en büyük tesiri uyandıracak olması asabiyle Avrupa'nın en büyük kazanımları olacağına işaret etti.

Vince, ''Ulusal azınlık sorunları ve azınlık haklarına ilişkin uluslararası anlaşmaların yerine getirilmesi herhangi bir devletin iç meselesi olmayıp, bilakis yasal birer uluslarası sorun arzetmektedir'' ifadesiyle, bunu Avrupa ülkelerine farkettiren olayların savaş ve eski Yugoslavya'daki insanlık trajedisi olduğunu sözlerine ekledi.

FUEN Başkanı sözlerine devamla; ''Ne yazık ki 90'lı yılların sonunda azınlık hakları standartında bir duraklama gözlemlenmiştir (…). Bugün AB aynı hatayı yapmaktadır: Değerlere ışık tutan bir deniz feneri ve Dünya'da iyi bir örnek'' olduğu iddiası bağlantısı altında ve ''Giderek mütemadiyen darlaşan bu siyası birlik'' ulusal ve dilsel azınlıklar için müşterek bir standartın gelişimini bilerek görmezlikten gelmektedir'' ifadesini kullanmıştır.

''AB ve AB-Konseyi üye devletlerinin ezici bir çoğunluk tarafından onaylanması bugün genel anlamda, azınlık sorununun Avrupa'da nihai olarak çözüme kavuştuğu şeklinde algılanmaktadır. Bu tamamen yanlıştır. AB dahilinde imza atmış olan ülkeler arasında bile kendi azınlıklarını tanımayan ve daha önce tesis edilmiş olan haklardan giderek artış gösteren şekilde geri adım atan veya yürürlüğe girmiş olan yasal yönergeleri uygulamaya sokmayan devletler bulunmaktadır. Hatta bize doğrudan komşu olan, örneğin özellikle Ukrayna'da görüldüğü gibi, etnik ihtilaflar veya gerilimler, ve hatta Batı Balkan ülkelerinin bir kaçında kimlik temele dayanan sorunlarla olan uygulamalarda ciddi sorunlar yaşanmaktadır.

Lorant Vincze katılımcılara 35 ayrı ülkeden 100'den daha fazlaFUEN-Üye Organizasyonuna ait bir kaç sorunu iletti: ''Bazı devletlerde 19.yüzyıldan kalma anlaşmalardan istifade edilmektedir. Örneğin Yunanistan'daki Türk Azınlığın Lozan Anlaşması uyarınca tanınmaması, veya Slovakya'daki 20.yüzyıldan kalma ve bugün hala yasal hükme sahip olan Benes Dekrete adlı ulusal yasalar gibi. Macaristan özel mülkiyetine harp sonrasından kalma kollektif damgalama argümanı ile el konulmaktadır. Estonya ve Letonya'da onbinlerce etnik kökenli Ruslara, kollektif bağlılığa sahip olmadıkları gerekçesiyle vatandaşlık verilmesi reddedilmektedir.

Bir çok azınlığın kendi üye ülkelerinde kötü muamele maruz kalmaları kanıtlanmış olsa bile, ve benim organizasyonum olan FUEN'in somut sorunlara karşı her yıl aldığı 5 ila 10 karar Avrupa devlet ve kurumlarına gönderilse dahi, AB yanlış yorumlanan münferit her devletin bizatihi sahip olduğu tedbirler yeterliliği prensibi gerekçesiyle büyük ölçüde suskun kalmaktadır.

FUEN Başkanı çevre konvensiyonu ve dil şartnamesine bağlı bazı beklentilerin henüz yerine getirilmediğinden bahisle, buna ilişkin bir kaç tashih önerisinde bulundu. Buna göre danışma kurulları üye devletlerin rapor verme yorgunluğuna karşı daha güçlü ve aktif şekilde karşı çıkmalı, danışma kurulunun tavsiyelerine riayet edilmesinin sağlanması güçlendirilmeli, Avrupa Konseyi ve üye devletlerin yönetimi ulusal azınlıklar ve kendi enstrümanlarının haklarına dair sorulara karşı daha tutkulu ve angajmanlı olmalı, bu enstrümanların güçlendirilmesi doğrultusunda daha fazla politik çaba yatırımında bulunmalı ve bunu yaparken sözleşmeye taraf olan üye ülkeleri bunları imzalamaya ve onaylamaya cesaretlendirmelidir. Başkan enstrümanların muhafaza edilmesinin daha iyi hala getirilmesinin kontrol edilmesini, rapor verme uygulamalarını güncelleştirmeyi ve üye devletleri bunlardan iç politika prosedürlerinde istifade etme yolunda cesaretlendirmeyi, veya yasal yönergelerin hazırlanması örneğinde olduğu gibi politikaları dizayn etmeyi teminen daha iyi bir gözetim mekanizmasının gerekli olduğuna işaret etti.

FUEN Başkanı devamla, karşılaşılan yeni sorunların azınlık haklarına ilişkin yeni bir enstrüman nesline ihtiyaç duyduğuna değindi. Ona göre her iki enstrüman parçası artık eskimiş olup, dijitalleşme, yapay zeka veya çok dilliğe dair en son araştırmalar gibi yeni gereksinimler toplulumuzda yeterli düzeydeki bir katma değer olarak algılanmamaktadır.

Avrupa Birliği'nin rolü hakkında söz eden Lorant Vincze; AB'nin, Venedig Komisyonun'nun da önerileriyle ortaya koymuş olduğu gibi, çerçeve anlaşmasını ve dil şartnamesinin daha da ciddiye alması ve yasal devlet gözetimi içine çekmesi gerektiğine işaret etti.

Vincze sözlerine şöyle son verdi: ''Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği karşılıklı bağımlılık ve ve işbirliği konusunda uzun bir geleneğe sahiptir. Avrupa Komisyonu tarafından eliştirilmiş olan standartlar çoğunluk itibariyle AB-Üyeliğe alınış insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti olma kriterlerinin çekirdeğini oluşturmaktadır. Bu durum ulusal azınlıklar alanında da böyle olabilirdi ve her iki taraf böylece güçlendirilmiş bir ilişkiden sadece kazanç sağlayabilerdi''.

 

Basın bildirileri