Avrupa Milletleri Federal Birliği
Dil seçiniz
  • EN
  • DE
  • DK
  • FR
  • HU
  • RU
  • TR

Alman-Danimarka Sınır Bölgesi'ndeki azınlıkları konu alan ''Sinto mensubu olmaktan gurur duyuyorum'' adlı filmin galası Azınlıklar Yetki-İletişim Ağı’nda kutlandı

Bir Sinti mensubu olan Matthäus Weiß, Schleswig-Holstein Eyaleti'ndeki evinin önünde görülüyor. Adıgeçen çocukluğundan söz ediyor. Okula hiç gitmemiş. anne ve babası o zamanlarda başlarına gelenlerin aynısını çocuklarının da yaşayacağından fazlasıyla korkmuşlar: Yani, okul ranzalarından alınarak, toplama kamplarına sürülmeye maruz kalma korkusu. Bu korku, nesillerde iz bırakan bir kabus olmuş. Kendisi buna rağmen ''Bir sinto mensubu olmaktan gururluyum'' demekte.

 

Fotoğraf: Ekran görüntüsü
 

Ve şimdi, güzel geçen çocukluğunu, aile içindeki sıkı birlikteliği, eğitim imkanlarını ve saygıyı anlatan bir kız çocuğu olan Lucia Weiß adındaki torununu orada görüyoruz . İşte bunlar, Pazartesi akşamı, Flensburg yakınındaki Sankelmark'taki yapılan filmin galasında izleyicileri tesiri altında bırakan senaryolardan bir kaçı. Gala sonrasında yapılan podyum müzakereleri esnasında konuşan, Brüksel Schleswig-Holstein Eyaleti' Parlamento Temsilcisi Jan Diedrichsen ''Sinti ve Romaların sunduğu bu özgüveni ve samimiyeti görmek, harika bir şey'' demiştir.

Azınlık-Yetki-İletişim Ağı tarafından geliştirilen ''Think across borders'' adlı bu film, Alman-Danimarka Sınır Bölgesinde yaşayan, Sinti ve Romalar, Kuzey Frizyalılar, Kuzey Şilezya'da yaşayan Alman Azınlık ve Güney Şilezya'da yaşayan Danimarka Azınlığı gibi dört ayrı azınlığın bir kaç mensubunu tasvir ediyor. Film, evrensel bağlamda mütemadiyen bir nevi örnek model olarak geçerli olmuş bu fevkalade özel bölgedeki azınlıklığa ait kimlik ve kültürün nelere muktedir olduğuna dair bir bakış açısı arzetmekte.

 

Almanya'da yaşayan bir Danimarka Azınlığının mensubu olan Wienke Reimer filmde ''Benim yurdum, Alman ve Danimarka sınırının birlikte aktığı ve benim dilleri karıştırarak, buna rağmen anlaşıldığım yerdir'' demiş ve ''Azınlığın bir parçası olmak, çeşitlilik arzeden bir topluluk içinde yaşadığımıza ait sorumluluğu taşımak'' anlamına gelmektedir'' ifadesini kullanmıştır.

Azınlıklar Araştırmacısı ve Flensburg Avrupa Üniversitesi Fahri Profesörü Prof. Dr. Jorgen Kühl, Varşova Almanya Tarih Enstitüsü Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Ruth Leiserowitz ve de Jan Diedrichsen, etkinliğin akabinde yapılan podyum müzakereleri sırasında, Alman-Danimarka Sınır bölgesindeki yaşam birlikteliği hakkındaki görüşlerini sunmuştur.

Jorgen Kühl konuşmasında ''Duvarın yıkılmasına fazlasıyla borçluyuz. Zira, azınlık sorunları bundan sonra uluslararası bir önem kazanmıştır. Ona göre; dünyanın tüm ülkelerinden aniden otobüsler akın etmiş, içindekiler, Alman-.Danimarka Sınır Bölgesinin kuzey ve güneyindeki okulları ve diğer kurumları ziyaret etmişlerdir. Böylece; ''Şilezwig Modeli'' denilen kavram tezahür etmiş ve bu kavram, müteakip onlarca yıl zarfında adeta kendi kendini gerçekleştiren bir kehanet haline gelmiştir.

Bir tarihçi olan Ruth Leiserowitz ise; azınlıkların önce organize olma ve kendilerini ifade etme imkanına sahip olmak zorunda olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Bu süreç zarfında ve demir perdenin yıkılmasından sonra Doğu Bloku'ndaki bazı azınlıklar sınır ülkesi olarak bir nevi ''Deniz Feneri'' tarzında kılavuz görevi yapmıştır. Adıgeçen devamla ''Devletler o tarihte, AB Katılım kriterlerine uyum doğrultusunda bazı azınlık haklarını kabullenmek istemiştir'' demiş ve fakat bu seviyeyi her zaman muhafaza etmediklerini sözlerine ilave etmiştir. Bu bağlamda Polonya'daki durumu örnek alarak eleştirmiş ve oradaki azınlığa Almanca öğrenimi için tahsis edilen bütçenin tahdide maruz kaldığını dile getirmiştir.

Jan Diedrichsen, Alman-Danimarka Modeli'nin tek bir çözüm olarak görülmesinden sakınılması gerektiğini ifadeyle; ''Bizler sadece enstrümanları sunabilir ve insanları bir araya getirebiliriz'' açıklamasını getirmiştir. Adıgeçen aynı zamanda Avrupa Azınlık Politikasını bir nevi '' Aşırı Laf '' üretmekle eleştirmiş ve ''İş zora girince,o zaman ulusal devletin düşüncesi galebe çalar'' görüşünü ortaya koymuştur. Avrupa Komisyonu tarafından reddedilen Minority SafePack Girişimi konusunda ise; siyasi baskıya devam edilmesinde Avrupa Bölgelerinin önemli aktörler olacağı fikrini ortaya koymuştur.

Manşet fotoğrafı (soldan sağa): Jan Diedrichsen, Prof. Dr. Ruth Leiserowitz, Prof. Dr. Jorgen Kühl (Kaynak: FUEN)

Basın bildirileri